31 Aralık 2010 Cuma

Beyazı temsilen...

Mustafa Balbay'ın sorgusunda, (sayfa 33'te) Sabih Kanadoğlu ile bir görüşmesinden notları okumuşlar.*
Kanadoğlu yargı için, "Yargı bir felaket. Hani diyor ya Özdemir Asaf, bütün renkler aynı anda kirlendi, birinciliği beyaza verdiler. Biz beyazız, kirlenmememiz lazım." demiş.

Ve savcılarımız sormuş:

- Sabih Kanadoğlu, Özdemir Asaf isimli şahıslar kimlerdir?
- Bu şahıslarla olan irtibatınız ve ilişkiniz hakkında detaylı bilgi veriniz.
- Kimler beyazı temsil etmektedir?

*Mustafa Balbay
Zulümhane
Cumhuriyet Kitapları
2010

(Bir gün eğer sorarlarsa ben, Özdemir Asafla olan ilişkim hakkında detaylı bilgi veririm.)

"ne an yaklaştımsa ittiniz,
ve ne zaman geldimse gittiniz.
siz; hep büyük ve önce idiniz,
gerçekten öyle oldu; önce siz bittiniz."

20 Aralık 2010 Pazartesi

Sadece şarkılarda hatırlanacak kadar eskir bazen...

"Sessiz, yorgun, ağır, gözkapaklarım kapanıyor yine? Yine?
Yıkık, dökük, bu şehrin duvarları birer birer üstüme yıkılıyor yine? Yine?
Kuş sürüleri terk ederken bu şehri, ardında yoksul ve kimsesiz çocuk gibi bırakıyor yine? Yine?
Ve sonbahar sinsice yaklaşarak peşinde köpek gibi bir yalnızlığı üstüme sürüklüyor yine? Yine?
Sözler hep yalan! Yeminleri unut!

Bir veda bir sebepsiz tokat gibi çarpıyor yine? Yüzüme?
Şarkılar yalan! Duyduklarını unut!
Bir hikaye rüzgarın ellerinde savruluyor yine? Yine!


Kestim! Akıttım! Damarlarımdaki kanımda akan o kirli siyah yalanları! Olmadı!
Sildim! Çıkardım! Yüzümden kazıdım yüzüme çizdiğin o siyah derin yazıları! Olmadı!
Kustum! Tükürdüm içimde senden kalan o keskin o acıtan hatıraları! Olmadı!
Söktün! Defalarca diktim o küçük ellerinle açtığın ve sızlayan bütün yaralarımı! Olmadı!
Bana ne yaptın? Ne yaptın? Ne yaptın? Ne yaptın çocuk!
Niye yaptın? Niye yaptın? Niye yaptın çocuk!



Göremiyorum, duyamıyorum artık dokunamıyorum çocuk!
Anlatamıyorum anlatamıyorum artık ağlayamıyorum çocuk!
İnanmıyorum inanmıyorum artık inanamıyorum çocuk!
Bilmiyorum bilmiyorum artık sevemiyorum çocuk!
Ne yağmur, ne kar, ne yüzüme vuran rüzgar, canımı yakan acıtan sonbahar, daha dinmedi çocuk!
Seni silmedi çocuk!
Alev elev yanan kirpiklerinden saçılan kıvılcımlarınla başlayan
Bu yangın daha sönmedi çocuk!
Sönemedi çocuk!
Bu viran şehirde, bu viran hikaye henüz bitmedi! Bitmedi bitmedi bitmedi çocuk! Bitemedi çocuk!
Bu aciz şarkılar, bu aciz dualar seni geri getirmedi getirmedi getirmedi çocuk! Dönmedin çocuk!
Bana ne yaptın? Ne yaptın? Ne yaptın? Ne yaptın çocuk!
Bunu niye yaptın? Niye yaptın? Niye yaptın? Niye yaptın çocuk?



Bugün günlerden hiç. Benim adım yok. Kanatlanıyor içimden binlerce siyah kelebek.
Savruluyor rüzgarda yaprak gibi kalbim, uzaklarda bir yerde. Kalbim kayıp.
Karanlığa dokunabiliyor sanki ellerim.
Sadece sesler duyuyorum. Ayak sesleri uzaklardan.
Susuyorum. Sessizlik keskin. Bekliyorum. Beklemek keskin.
Burdan gitmem gerek. Her şeyi unutmam gerek.
Acımıyor bileklerim. Acımıyor hiç! Acımıyor ellerim, avuçlarım. Acıtmıyor hiçbir şey.
Acımıyor tenim, dokunduğun yerler.
Acımıyor artık kalbim. Kalbim.
Sadece sessizce durdum ve öylece izledim bir meleğin ellerindeki ellerimin izlerini.
Sadece sessizce durdum ve öylece izledim bir meleğin ellerindeki kaderimin sökülüşünü.
Sadece sessizce durup öylece izlemek istedim bir meleğin ellerindeki kalbimi.
Sadece öylece durup sessizce izlemeyi istedim, sadece bir meleği sevmeyi.
Hep bir şey eksik gibi ve hep bir şey yarım ve hep bir şey yok artık sanki.
Ne bir isim var duvarlarında, ne de okunabilen bir cümle.
Sadece sessizce durdum ve öylece izledim bir meleğin ellerindeki ölümümü.
Öyle beyaz ve öyle, öyle maviydi ki. Öyle güzeldi ki ve öyle, öyle masum ama.
Öyle yanlış öyle, öyle yanlış ki ve öyle ve öyle çocuk.
Kalbim. Tüm maviler kirli şimdi ve tüm beyazlar utanç içinde ve sadece uyumak,
UYUMAK İSTİYORUM.


Cem Adrian
Bana Ne Yaptın?
2010

6 Kasım 2010 Cumartesi

Şair Umut Sarıkaya

Sağ olsun bir arkadaşın vesilesiyle okudum bu şiiri, bugün başka şey okuyasım gelmedi.

"kaan dobra'nın takıma yeni geldiği günlerdi aşkım
off ne alakası var şimdi deyip
dinlememezlik etme, dinle bi kere.
kaan dobra takıma yeni gelmişti.
yalan söylemiyim sanırım antep maçıydı.
maç neredeyse bitmiş.
skor kesindi..
hoca maçın 89. dakikasında oyuna aldı kaan'ı
sahada herkes çok yorgundu.
bi tek kaan, civelek gibi koşuyordu sağa sola.
ben de dahil herkes güler gibi bakıyordu kaan'a.
aa kerize bak aa enerjike bak diye.
ama hoca beğendi kaan'ın performansını
diğer maçta daha çok yer verdi.
bir diğer maçta daha bi çok.
ve bugün kaan dobra, kaan dobraysa
o 89. dakika yüzündendir.
şimdi gelelim sadede.
ben de ilişkimizi kurtarmak için
89. dakikada oyuna girmiş bir oyuncu gibi
koşuyorum, çırpınıyorum.
gör performansımı diye.
sev beni diye..."

27 Eylül 2010 Pazartesi

"öyle sıcak sarıl, yarına kalmasın"

Yine bir gezegenin etkisine girmiş olan bünyem, dengesizlikler içinde oraya buraya savruluyor.
Şarkılar iyi gelmez aslında, inadına dinliyorum:

"kelimeler şu an
kocaman birer yalan
konuşursam seni yakar
susarsam kendime katlanamam"
Aşkın Önsözü

"kayıp zaman oynanıyordu
maç bir gidip bir geliyordu
hayat vurdu direk dibinden gol oldum"
Ağır Ağır

"mevsimler geçiyor dönüyor dünyam
içimde aşkın ateşi sönüyor
bir yangın yeriydi eskiden kalbim
sular altında can çekişiyor"
Bir Varmış bir Yokmuş

"yürüyorum yolumdasın
aklımdasın fikrimdesin içimdesin
ve ben bunun için kızamıyorum kendime"
Rüya

"anladım acım ilacım olmuş, eyvah
kötü talihim, eyvah
arada bir şefkatine muhtacım"
Hayat Neden Şekil Yapıyor

"kutlarım yarınlarını
kut sensiz umut sensiz
uzakta güzel mi hayat
uzak sensiz hayat sensiz"
Sensiz

"yağmur yüklü bulut gibiyim ve herkes beni unutsun gibi
ne yakışmış yalnızlık yakama"
İz

FD söylüyor, ben bir şey demiyorum: "yan bensiz"

6 Eylül 2010 Pazartesi

Geç

Zamansız aklıma geliyor bazen eskiler, o eskilere ne kadar çok şiir var, armağan edilebilecek...

"sen bana ne söyledinse anladım.
baktığımı görmedinse anladım.
gittikçe sen olumsuzluk üstüne,
karanlıklar özledinse anladım."

demiş Özdemir Asaf, yaşasaydı yazan elini öpseydim...

11 Temmuz 2010 Pazar

Yaşamak İçin Bir Neden Söyle

"Kendinden kaçamıyorsan, kendini kaçır! O da olmazsa, aklını kaçır!"

"Güce tapanlarla savaşmanın, güçlülerle savaşmaktan daha zor olduğunu anlamıştık. Yüzyıllar boyunca verilen savaşların bir yanında iktidarın köleleri, öte yanında iktidara başkaldıranlar dövüşmüş, dünya değişmemişti........Bütün savaşlar iktidara tapanlarla, iktidara başkaldıranlar arasında yaşanmıştı. Yenilgilerin nedeni yalnızca ihanetti..."

" *'Senin aşkın gülmez dediler / Ağlayıp yaşını silmez dediler / Seni biraz saran ölmez dediler. / Gerçek mi sevdiğim sormaya geldim.'
'Yare gizli sözlerim var / Diyemiyorum ele garşı' "

"Aşkın bedeli, beraberliğin sorumluluğu olmadan; ne kadar olabilirse, o kadar yabancı. İnsana yaşama sevinci vermeyen, sıradan olduğunu hissettiren ilişkiler. Acı harikulade bir şeymiş meğer, sıradanlık can sıkıcı. Ya da; hayata direnmenin değil, ona teslim olmanın uyandırdığı aşağılanmışlık duygusu. Yenilmişlik veya."

"Hayat tanışmalardan ve vedalaşmalardan ibaret. Önce annenle babanla, akrabalarınla tanışırsın... Sonra öğretmenler, arkadaşlar, sevgililer, dostlar girer hayatına... Hayatı hep tanışmalardan ibaret sanırsın. İlk vedaya kadar... Derken yarışmaya başlar hayatına girenler ve çıkanlar... Bir de bakarsın ki, kimsenin inmediği istasyonda, hep uğurlayansın. Tek tek yolcularsın herkesi; yapayalnız kalana dek..."

* Karacaoğlan

Pek başarılı bulmadığım; ama yine de bir şekilde saran bir kitap Nesrin Turhan'ın romanı...

4 Temmuz 2010 Pazar

Korkma Ben Varım

"Mânâ ile anlam arasındaki ayrıma temas ederiz. Anlam, bizdeki karşılıktır; mânâ ise hakikatin kendisidir."

"Allah bize kitap gönderdi. Bir fotoğraf albümü, bir ezgi notası, bir melodi, bir yağlıboya tablo, bir sinema filmi değil. Harfler, canlı hücrelerdir."

"Aleladeliğn ayrıcalıklarını, monotonluğun emniyetini, normalliğin konforunu asla tadamadı."

"Sahip olmadığınız niteliklerle sizi övenler, taşımadığınız kusurlarla yererler de."

"Sekoya ağacının kabuğu ateş geçirmezmiş: Sekoya ormanında yangınlar, ağaçların içinde olup bitermiş."

"İlk romanı 1007 yılında Murasaki Shikibu adlı Japon soylusu bir kadın yazmış;kitabın adı Genji'nin Hikayesi."

"Kısacası, karara varmak için elimizde yalnızca sezgi ve hislerimiz vardır. Fikirler, düşüncelerden doğmaz. Bilginin asıl fonksiyonu, duygularımızı değiştirmesidir. Zihniyet, hissiyata tabidir."

"Limanlar eski ya da yeni tüm gemiler için en güvenli yerlerdir. Fakat hiçbir gemi, limanda demirlemek için yapılmamıştır."

demiş Murat Menteş kitabının çeşitli bölümlerinde, çeşitli ağızlardan. Ne zamandır yazsam diye bilgisayarın yanında duruyordu kitap, ertelenmiş bir iş daha son buldu böylece...

18 Nisan 2010 Pazar

Kalem konuşur, dil susar, aşk kaçar...

*"bir gideni mi var bu aşkın
bir küseni mi var da yoksa
senin haberin yok
ya da kederin yok
hiç olmadı
olmasın da zaten

bir susanı mı var bu aşkın
bir biteni mi var da yoksa
senin haberin yok
ya da bu rolün çok
anladın
anladın da neyse

keşke görebilseydin
herkes daha mutluyken
aşkın doğduğu yerde
yeni buluşulmuşken
senden bana bir şey yok
artık konuşulmaz da benle
(yalnız savaşılmaz da senle)"

Bu susuş canımı yakmaya başlamadan konuşmam lazım. Belki'lerden kurtarmam lazım kendimi. Keşke'lerden kopmam lazım. Nasıl bu kadar korkar oldum kelimelerden? Nasıl bu kadar uzağına düştüm "hodri meydan"cılığın...

Söylemeden gitmek olmaz değil mi? En azından bilmen lazım...
Konuşmam lazım!

* Hande Yener
Hande'ye Neler Oluyor / 2010
Bir Gideni mi Var?

9 Şubat 2010 Salı

ya kaçarsan ya kaçarsam...

Hayatımda ilk kez söylemiyorum... İlk kez itiraf etmiyorum... Duruyorum, susuyorum, bekliyorum, ağırdan alıyorum gidişi... Aşık olmak üzereyim, olmuyorum bile. Tutuyorum kendimi, bırakmıyorum!
Neden?


*"Dün gece seni sevdiğimi söyleyecektim
Sana ihtiyacım var diyecektim
Nedense sustum...

Çünkü sen bundan korkacak kadar özgür
ve korkup benden kaçacak kadar bencilsin

Dün gece hafifçe mırıldandın rüyanda
Sonra dönüp gülümsedin uykunda
üstüme alındım

Çünkü ben bundan korkacak kadar tutkun
ve korkup senden kaçacak kadar yorgunum

Bir bencille bir yorgun
Ne yapar şu hayatta
Belli etmeyiz ama
İki korkağız biz aslında
Belli etmeyiz ama
İki aşığız biz aslında

Uzun uzun seyrettim seni uykunda
Saçlarını okşadım sen gözlerini açtın
Ben kapattım bütün gece
Seni sevdiğimi düşündüm söyleyemedim sustum
Nedense sustum
Nedense sustum
Nedense sustum"

* Candan Erçetin - Nedense Sustum
Kırık Kalpler Durağında

21 Ocak 2010 Perşembe

Çaresiz...

seni görmediğim günler bir çakır diken büyüyor gözbebeklerimde
bir çocuk ağlaması başlıyor, kulaklarımda uzun uzun
ellerim bir yerlere yapışıyor, kurtaramıyorum
ya ayaklarım, o benim zavallı ayaklarım
öyle şaşkın, öyle karasız, öyle çaresiz ki
seni görmediğim günler
karanlıktayım, katran gecelerdeyim
cehennem misali bir yerdeyim
bir demir nasıl paslanır, bir elma nasıl çürürse
işte öyleyim

Ümit Yaşar Oğuzcan

2 Ocak 2010 Cumartesi

"Git" derken, kalsın istemek...

GİT

"madem ki benli hayat sana kafes kadar dar
uzaklaş ellerimden uçabildiğin kadar
hadi git benden sana dilediğince izin
öyle bir uzaklaş ki karda kalmasın izin

git iş işten geçmeden git
çok geç olmadan vakit
günahıma girmeden
katilim olmadan git

sanırlar ki sen beni biricik yar saymıştın
oysa ki hep yedekte hep elde var saymıştın
hadi git ne bir adres ne bir hatıra bırak
zannetme ki pişmanlık mutluluk kadar ırak

ne vedaya gerek var ne de mektuba hacet
git de allah aşkına bir selama muhtaç et
güllere de aşk olsun gene sen kokacaksan
fallara da aşk olsun gene sen çıkacaksan

kopsun nerden inceyse artık bu bağ bu düğüm
her gece daha berbat daha vahim gördüğüm
korkulu düşlerimi yorumdan kaçıyorum
sırf sana üzülüyor sırf sana acıyorum"

Candan Erçetin

Acımayı bilmek...